"işte
geldi, anne,
bir
kara tren.
işte
geldi, anne,
bir
kara sabah."
Kusturica;
modern, rasyonel bir düzenli hayat yerine kaotik yani düzensiz bir
belirsizliği, hayatın bir şenlik olarak yaşanmasını, doğadan kopmamış bir
hayata duyulan özlemin temsilcisi olarak Çingenlerin yaşamını,
toplulukçu-dayanışmacı değerleri karnavallaşmış bir anlatım üslubu ile
seyirciye sunar. Savaşın, şiddetin, milliyetçiliğin, dinlerin ve ideolojilerin
saçmalığını sürekli olarak öne çıkartır. Slav halklarının yerel kültürünü
modernist bir tarzda gözler önüne sererken, genellikle tipik özellikleri öne
çıkan ayyaş, üçkağıtçı, hırsız, madrabaz, deli, saf, buna karşılık tezat
şekilde de son derece gelişkin insancıl özelliklere sahip ama hepsi de modern
toplumun meşruluk sınırları dışında yaşayan gülünç karakterler kullanır
öykülerinde. Aslında biraz Chaplin`in Şarlo`su, biraz Kemal Sunal`ın Şaban`ı
gibidir karakterleri bana göre. Toplumun iyi ve kötü olarak ayrıştırdığı
özelliklerini barındırır içinde. Gerçi bu sıraladığım film dili yüzünden Zizek
tarafından ağır bir şekilde eleştirilip, paparalanmıştır. Zizek;
"bence Emir Kusturica, Batı'ya Balkanlarda görmek istediği şeyi gösterdi. İnsanların seviştiği, sürekli kafa çekip sızdığı delirmiş bir coğrafya. Bu Batı'nın Balkan miti işte. Kusturica, sert, harbi bir balkan erkeği rolü oynuyor. Ama bence batı dünyasının şaklabanı o. Batı dünyasının Yugoslavya'da olanları yanlış anlamasına katkıda bulundu." cümlelerini kurmuş Kusturica için. Her ne kadar kişisel olarak; hele ki son on yılda daha önce anlattığı tüm hikayelere ters düşercesine siyasi bağlamda tezat oluştururcasına çark eden Kusturica hakkında Zizek`e katıldığım noktalar olsa da, bir film anlatıcısı olarak Kusturica ve özellikle de Çingeneler Zamanı benim için çok özel bir yere sahip.
Bu videoda kullandığım parça filmde önemli bir yere sahip olmasına rağmen
orjinal soundtrack`te bulunmayan bir şarkı. Ederlezi Avela. Bir Yugoslavya halk
şarkısı, Alo Mange Liloro olarak da biliniyor. Filmin önemli iki sahnesinde
duyuyoruz bu şarkıyı, Perhan ve kardeşi İtalya`ya tedavi için yola
koyulduklarında büyük annelerinden (Khaditza) ayrılırken ve ikinci olarak tabi
ki filmin en etkileyici ve meşhur sahnelerinden biri olan meyhane sahnesinde.
Bu sahne genel olarak filmin küçük bir projeksiyonu gibi bi bakıma, müziğin
acının bir tezahürü olarak karşımıza çıkması, filmin geneline de özenle
serpilmiş bir anlatım.
Neyse kısa kes diyorsunuzdur yavaş yavaş. Özet geçecek olursam;
çok sevdiğim bir yönetmenin, çok sevdiğim bir filminin, en çok sevdiğim
sahnesini iskelet olarak aldığım bir
kolaj bir tribute video izleyeceksiniz efenim. Filmi izlemeyenler için
bir takım ,ekşici piç ifadesiyle, spoilerlar içerebilir. Dikkatinize!!!!.
Ayrıca hayatlarını kaybeden ana karakter Perhan`ı oynayan Davor
Dujmovic, büyükanne Kaditza`yı oynayan Ljubica Adzovic(ki kendisi filmin
çekildiği köyün sakinlerinden ve profesyonel oyuncu olmamasına rağmen inanmaz
bir performans sergilemiş ve Kusturica tarafından Çingeneler Zamanı filminden
10 yıl sonra Kara Kedi Ak Kedi filminde de başrol verilmiştir) ve benim de 2007
yılında beraber çalışma şansı bulduğum, bu kadar gerçeküstü öğeler taşıyan filmin bu kadar gerçekçi bir anlatıma sahip olmasında yarattığı atmosfer ile büyük emeği geçen görüntü yönetmeni Vilko Filac
için de bu satırları yazdığım sırada kadehimi kaldırmak istiyorum. Toprakları
bol olsun... Umarım şarkıda da dediği gibi hepimizi bir kara tren ve
sevenlerimizi bir kara sabahın beklediği yerde huzurludurlar.